8 Aralık 2007 Cumartesi

Öfke

Öfke

Ben ne bir psikoloğum ne de psikiyatr; buna karşın bu konudaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Her insan ömründe bir çok kez öfkelenmiştir, ne ilginçtir ki öfkelenen insan kendini hep haklı sanmayı sürdürür; çünkü öfke insanın sağlıklı düşünmesine engel olur. “İçlerini korku, öfke, şaşkınlık kapladı ve duygularını köreltti.”[i]
Öfke, yaşamımızı çevrelen olaylar arasında önemli bir yere sahip olan, ancak üzerinde pek durmadığımız bir konudur. Öfke, bizi yalnızca karşı taraftan geldiği zaman rahatsız eder. Peki öfke nedir? Öfkenin kaynağı nedir? Hiç düşündük mü? Bir çok nedeni olsa gerek: Olumsuz düşünceler, elden düşme yargılar, irade eksikliği... ve bir çok insanın bildiği gibi “benlik”. İrade olmadan düşünceler, duygular ve arzular, oluşun içinde başıboş dolaşan serseri kıymıklar gibidir ve iradesiz insan ise çevresindeki olayların insafına kalmış küçük bir parçacıktan ibarettir. Olaylar mıdır bizi öfkelendiren? Genellikle, dış olayların tutumlarımızı koşullandırdığına ve ruh halimizi belirlediğine inanılır. Bir şey olur, birisiyle karşılaşırız veya bir haber alırız; hissettiğimiz huzursuzluk, kaygı, şaşırma gibi psikolojik durumlarımızın, ortaya bu olayın, bu karşılaşmanın, bu haberin etkisi altında veya sonucu olarak çıktığına inanırız. Fotoğrafın bulunuşundan önce, dörtnala koşan bir atın ayak hareketlerinin doğru sırasını, gözden çok daha hızlı hareket ettiği için, belirlemek olanaksızdı. Aynı şekilde, düşünceler, heyecanlar, algılamalar ve duygular, elektronik bir şimşek çakması gibi nöronlarımızın gizemli ormanından neredeyse ışık hızıyla geçtiğinden, ortaya dış olaylarla bağlantılarının zamana bağlı, doğru sıralamasını koymak olanaksız gözükmektedir. Başımıza bir olay geliyor; biz içine düştüğümüz psikolojik durumun ortaya bu olayın sonucu olarak çıktığını düşünüyoruz halbuki sonuçları olaylar (veya koşullar) değil bizim onlara verdiğim tepkiler belirler. Farklı düşünce yapısına sahip iki insanın aynı anda aynı koşullar altındaki duyguları apayrıdır. Suçu olaylara yüklememeliyiz. Bir olay ne iyi ne de kötüdür, yalnızca bir fırsattır. Bizim bakış açımız onu iyi veya kötü olarak değerlendirir.
Kültür olarak öfke konusunda kafamız karışık. Aniden direksiyonu önünüze kıran sürücüye işaret yapmanın modaya uygun, haklı bir tarafı olduğu düşünülüyor. Öfke bunaltıcı ve yaygın sonuçlar doğurabiliyor. Öfke, saldırganlıktan çok, bir çalışma arkadaşının hissettiği yakıcı hayal kırıklığı ve içerlemeyle kalakalmasına yol açabiliyor. İşe gidip gelmek ya da otomatik bir telefon sistemiyle mücadele etmek gibi gündelik zorluklar bile, kendini stres, düşmanlık, depresyon ya da fiziksel hastalık olarak gösteren bir öfkeye yol açabiliyor. “Gerçek öfke sorunları olan insanların çoğu, düşüncelerini ve duygularını kendi dışlarındaki bir şeyin denetlendiğine inanıyorlar. Bunlar yalnızca çevrelerine tepki verdiklerini düşünüyorlar. Onların, diğer insanların ne yaptıklarından bağımsız olarak içlerinde duygularını düzenleyen bir şey olduğunu öğrenmelerini istiyorum.” diyor Steven Stonsny.
Bir çok insan öfkenin kötü olduğunu söyler, kendimiz de bazen öfkelensek de bazen öfkeli insanlara öğüt vermeye kalkışırız. Ne de olsa fırtınayı pencereden izlemek kolaydır. Yazıyı Hz.Abdülbaha’dan bir söz ile bitirmek istiyorum. Tanrının herkese, herkesin kendine özgü olan ruhani yolunda yürür iken yardımcı olmasını dilerim.

“Her günah tabiatın gereğindir. Tabiatın, cismani hasselerden olan gerekler hayvana nispetle günah değildir, fakat insana nispetle günahtır. Hayvan öfke, şehvet, haset, hırs, tecavüz ve kibirlenme gibi nakiselerin kaynağıdır. Yani bütün kötü huylar hayvanın tabiatındadır. Fakat bu hal hayvana nispetle bir günah teşkil etmez, ama insana nispetle günahtır. Hazreti Âdem, insanın cismani hayatına sebeptir.”[ii]

Kaynaklar: Tanrılar Okulu (Stefano D’Anna), Güncel Psikoloji ve Psikiyatri dergisi.
[i] Şevki Efendi, Bahai Dininin Birinci Yüzyılı
[ii] Abdulbaha, Mufavezat

1 yorum:

.Lâ’l dedi ki...

evet tanrılar okulu kitabı çok etkileyiciydi. blogunuzda öfke başlığını okudumda ilk aklıma şunlar geldi:

qigong'a görekorku endişekuşku kin öfke ve umutsuzluk gibi duyguların ilk etkilediği organlarımız kalp dalak karaciğer ve böbreklerimizdir.olumsuz duygularla hücrelerimizin aşırı düşük veya fazla yüksek uyumsuz vibrasyonuna neden olduğumuzuorganlarımızda gereksiz enerji biriktirdiğimizi ve bununda bedenin olağan enerji akışını bozarak hastalıklara yol açar...

tedavi :öfkelendiğimiz zamn karaciğerimizden özür dilemek...