8 Aralık 2007 Cumartesi

Yasalara İtaat

Yasalara İtaat

Tüm Bahailer bilir ki Hz.Bahaullah, Bahailerin ülke yasalarına itaat etmelerini birçok yerde buyurmuştur. En Kutsal Kitap her bireye, hükümetine tam olarak itaat etme görevini yükler.1 ve Bahailer, topraklarında yaşadıkları her devlete karşı emanet, sadakat ve samimiyet göstermelidirler.2
Hepimiz bu yasalara öğürüz; peki itaat ediyor muyuz? Evet; çalmıyoruz, çırpmıyoruz; adam öldürmüyor, kundakçılık yapmıyoruz, vergilerimizi ödüyoruz; ama ülkenin yasaları bizim sandığımız gibi yalnızca bunlar ile sınırlı değildir. Belki de daha önce üzerinde düşünmediğimiz ufak tefek yasalar da vardır. Örneğin, kırmızı ışıkta geçmemek, alışveriş yaptıktan sonra fiş almak, korsan kitap, CD ve kasetleri almamak vb. Yasalara itaat hükmünün bu bölümünü yerine ne denli getiriyoruz? Dahası açlıktan ölmek üzere de olsa da en alçak ve değersiz saydığı bir komşunun bile malına el uzatmaması gereken bir Bahai, korsan yayınları satın alırsa Tanrı otağına girip ebedi izzet yurduna yerleşmiş sayılabilir mi? Sizce de bu yasalar Akdes Kitabının her hafta tırnaklarımızı kesmeyi3 veya ayaklarımızı yazın her gün, kışın üç günde bir yıkamamızı emreden4 yasalar gibi ikinci plana atılmıyor mu? Hz. Bahaullah bize “Ölümcül sonuçlar doğurmayacak yasaklara itaat etmek ikinci plandadır” diye bir söz söylememiştir. Çoğumuz akıntıya kapılarak çevremizdeki insanların yaptıklarını ister istemez, fark etmeksizin benimsiyoruz ve günlük yaşantımıza geçiriyoruz; oysa belki de biraz daha bilinçli olup benimsediklerimizin yasalar ile uyum içinde olup olmadığını düşünmemiz gerekir. Yasalara itaatin aslında sandığımızdan daha da geniş bir kapsamı olduğunu göstermek için hassas bir konuya değinmek istiyorum: Dil. “Harf Devrimi 1 Kasım 1928 gün ve 1353 sayılı yasayla yaşama geçmiştir; bu yasayla saptanan yeni Türk abecesinden 29 harf vardır; yasada 29 harfin nasıl okunacağı da belirlenmiştir. Bu devrim yasası, Anayasanın güvencesi altındadır. Bu nedenle başka dillere özenerek “ce”yi “si”, “fe”yi “ef” “he”yi “eyc, aş”, “ke”yi “ka”, “le”yi “el”, “me”yi “em”, “ne”yi “en”, “se”yi “es”, “re”yi “ar”, “te”yi “ti”,”ve”yi “vi” biçimde okumak yanlıştır, Türkçeye ve abece yasasına saygısızlıktır”5. Başka bir deyişle, Anayasaya aykırıdır.
Şimdi ise günümüz gerçeklerine dönelim. DVD’ye “de ve de” desek, “VCD”ye “ve ce de” desek, “CD”ye “ce de”, “PC”ye “pe ce”, “LCD”ye “le ce de” desek gülünç duruma düşeriz, çevremizdekilerin gülümsemesine maruz kalırız, dahası belki de bize cahil derler. Bu tür sözlere maruz kalıp dimdik ayakta durmak için güçlü bir kişilik gerekir; zira böyle sözler gururumuzu incitir. Peki ya bunun sebebi nedir? Elbette ki benlik. Niçin toplum içinde “Yıllarca yurtdışında yaşamış, okumuş” izlenimi oluşturmamız gereksin ki? Bizim için önemli olan nedir; yasalar mı, yoksa toplumdaki beyhude statümüz mü? Evet; Bahai toplumu uluslararası bir toplumdur ve uluslararası iletişime yardımcı olması için ikinci bir dil gerekmektedir; ama bu demek değildir ki dünyanın bütün dilleri İngilizcenin kurallarına göre biçimlenmeli. Her dilin kendisine özgü kuralları vardır. Gerekirse, İngilizce konuşurken de İngilizcenin kurallarına göre konuşuruz olur biter. İçinde bulunduğumuz toplumun değerlerine de saygı göstermemiz ve korumamız gerekir, içinde bulunduğumuz toplum bunu yapmasa bile. İleride sınırların kalkmasının ardından çeşitlilik içinde birliği sağlamak için ortada bir çeşitliliğin bulunması gerekiyor. Kanımca her Bahainin üzerine düşen görevlerden biri de içinde yaşadığı kültürü (gelenekleri, yerel sanatı, yerel dili) diri tutmak ve bu kültürün bütün iyi yönlerinin gelişmesini sağlamaktır; aksi takdirde ortada “çeşitlilik içinde birliği” sağlayacak bir “çeşit” bulunmadığından, ileride kurulacak olan birliğin adı “tekdüzelikte birlik” olur. Bunu yapmak için de işe dilden başlamak gerekir; zira dil, bir kültürü yansıtan en önemli öğedir.
Görüldüğü gibi ülke yasalarına itaat konusu sanıldığından daha karmaşık ve daha derin bir konudur. Herkesi, şöyle ya da böyle işitmiş olduğumuz ve kendimizce itaat etmeye çalıştığımız bu yasa üzerinde düşünmeye davet ediyorum. Peki ben kendi ayıplarımı ne zaman unuttum da başkalarının ayıplarıyla ilgilenmeye başladım? Estağfurullah!

Kerem Onat


1 Krş. En Kutsal Kitap S:14
2 Krş. Hz.Bahaullah’ın Levihler S:24 Beşinci Beşaret
3 Krş. En Kutsal Kitap 106
4 Krş. En Kutsal Kitap 152
5 Krş. Yazım Kılavuzu 6. Basım, Dil Derneği, S: 17

Hiç yorum yok: